20 Aralık 2014 Cumartesi

100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı

Türkiye'de sinemanın 100.yılı olması sebebiyle yıl içerisinde farklı alanlarda çeşitli çalışmalar yapıldı. Bu kapsamda atılan adımları pek yeterli bulmasak da, açılan her serginin, yapılan her çalışmanın Türk sinemasının hafızasına çok ciddi katkılarda bulunduğu gerçeğini de yadsıyamayız.

Bu işler içerisinde belki de en keyiflilerinden biri Bant Mag’in küratörlüğünde, 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında gerçekleşen "100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100.Yılı (100 Years of Turkish Cinema Through 100 Illustrations)" sergisi oldu. 

Yirmi farklı illüstratörün beşer eseriyle katıldığı sergi 12 Ocak 2015 tarihine kadar Ankara CerModern'de sinemaseverlerle buluşuyor. En kısa sürede sergiyi İstanbul'a da bekliyoruz ve sergi kataloğunu her sinemaseverin mutlaka temin ederek kitaplığında baş köşeye yerleştirmesini öneriyoruz.

Sergide emeği geçen ve her biri ayrı ayrı takip edilesi illüstratörler:

Gökhan Akbaba
Saydan Akşit
Aykut Aydoğdu
Ezgi Beyazıt
Ethem Onur Bilgiç
Furkan Birgün
Vardal Caniş
Can Çetinkaya
Berkay Dağlar
Burak Dak
Sedat Girgin
Sadi Güran
Mark Hale
Murat Palta
Naz Tansel
Asuman Tanyaş
Duygu Topçu
Mert Tügen
Ada Tuncer
Mehmet Uluşahin


Eserler


Açlık - 1974

Adı Vasfiye - 1985

Ah Güzel İstanbul - 1966

Askerin Dönüşü - 1974

Babam ve Oğlum - 2005

Babamın Sesi - 2012

Bal - 2009

Beklenen Şarkı - 1959

Bereketli Topraklar Üzerinde - 1979

Beş Vakit - 2006

Bir Zamanlar Anadolu'da - 2011

Dönüş - 1972

Düğün - 1973

Eşkıya - 1996

Gece Yolculuğu - 1987

Gelin - 1973

Gülen Gözler - 1977

Güneşe Yolculuk - 1999

Hafize Ana (Hababam Sınıfı) - 1975

Hakkari'de Bir Mevsim - 1983

İklimler - 2006

Kader - 2006

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak - 2004

Kibar Feyzo - 1978

Kış Uykusu - 2014

Mayıs Sıkıntısı - 1999

Muhsin Bey - 1987

Neşeli Günler - 1978

Selamsız Bandosu - 1987

Selvi Boylum Al Yazmalım - 1978

Sevmek Zamanı - 1965

Son Kuşlar - 1965

Susuz Yaz - 1963

Sürü - 1979

Süt Kardeşler - 1976

Tosun Paşa - 1976

Uçurtmayı Vurmasınlar - 1989

Uzak - 2002

Üç Tekerlekli Bisiklet - 1962

Vavien - 2009

Vesikalı Yarim - 1968

Vurun Kahpeye - 1949

Yalnızlar Rıhtımı - 1959

Yılanı Öldürseler - 1981

Yılanların Öcü - 1962

Yol - 1982

Yusuf ile Kenan - 1977

14 Aralık 2014 Pazar

Sponeck Birahanesi - Pera'da İlk Gösterim

Auguste ve Louis Lumière Kardeşler 28 Aralık 1895 tarihinde Paris’te Capucines Bulvarı’ndaki Grand Café’nin alt katında bulunan Salon des Indiens'de düzenledikleri gösteri ile sinematograf (cinématographe) adını verdikleri yeni icatlarını halka tanıttılar.


Auguste ve Louis Lumière Kardeşler 

Bu tarihten bir yıl sonra, benzer bir gösteri, aynı filmler ile İstiklal Caddesi (Grand Rue de Pera) numara 246’daki Sponeck Birahanesi’nde gerçekleştirilmiş ve İstanbul halkı sinema ile ilk kez burada tanışmıştır. 


Rekin Teksoy'un Sinema Tarihi kitabına göre Galatasaray Lisesi'nin karşısındaki bu birahanede gerçekleştirilen ilk sinema gösterimini, Fransız Pathé Yapımevi'nin İstanbul temsilciliğini yapmakta olan Romanya uyruklu Polonya Yahudisi Sigmund Weinberg organize etmiştir. Ancak bu konuda çelişkili başka bilgiler de mevcuttur. Gazeteci ve sinema yazarı Burçak Evren, "Sigmund Weinberg: Sinemayı Türkiye'ye Getiren Adam" yazısında, Sponeck'teki sinematograf gösterisini Weinberg'in değil, Henry adında Fransız bir sinemacının düzenlediğini belirtmektedir. 

Sigmund Weinberg

İstanbul’da yayınlanan en uzun ömürlü İngilizce gazete olan The Levant Herald gazetesinin 12 Aralık 1896 tarihli sayısında Osmanlıca ve Fransızca olarak yayımlanan bir ilanda, yapılacak gösteriyle ilgili şunlar yazmaktadır: 


“Beyoğlu’nda Galatasaray karşısında İsponek [Sponeck] salonunda İstanbul’da birinci defa olarak Paris ve bütün Avrupa’nın mazhar-ı takdiri olmuş olan canlı fotoğraf lubiyyatı [eğlencesi] her akşam icra olunur.” 


İlanın Fransızca bölümünde ise gösterinin her akşam 5.30 – 6.30 – 8.30 ve 9.30’da yapılacağı, Pazar ve Cuma günleri ise matine yapılacağı belirtiliyordu.


Sponeck'teki İlk Gösterimin İlanı

Sponeck’teki ilk gösteriyi izleyenler arasında o tarihte 8-9 yaşlarında olan Ercüment Ekrem Talu ile ağabeyi Nejat da bulunmaktadır. Ekrem Talu, yıllar sonra kaleme alacağı “İstanbul’da İlk Sinema ve Gramofon” başlıklı yazısında bu olayı şöyle anlatır: 

“ Çocuktum, sekiz-dokuz yaşlarında vardım. Tam tarihini söyleyemeyeceğim ama, sanırım 1896-97 yıllarıydı. Bir cumartesi günü, rahmetli ağabeyim Nejat'la birlikte okuldan çıktık. Cihangir'deki evimize gidecektik. Yatılı olmayan arkadaşlarımızdan birisi, 'Duydunuz mu?' dedi. 'Şurada Sponek'in salonunda bugün sinematograf göstereceklermiş. İlginç bir şeymiş diyorlar, yeni bulunmuş... Fotoğrafın canlısı gibi bir şeymiş'. Ağabeyimle ben, çocuk bizimle alay ediyor sandık, ama o içtenlikle konuşuyordu. 'Saat 4'te başlıyormuş, ben gideceğim' diye sözünü tamamladı.
“ Sponeck, tramvayın Galatasaray dönemecinde, şimdi bir barın işgali altında bulunan, o vaktin maruf birahanesi idi. Kapıdan onar kuruş, o vakit için mühim para, duhuliye vererek içeriye girdik. Karşımızda bir buçuk kare metrelik bir beyaz perde duruyordu. Derken ortalık birdenbire karardı. Zifiri karanlık içinde kaldık korktuk. Perdenin önüne gelen bir şahıs bu karartının lüzumunu izah etti. Ve hemen onun arkasından gösteri başladı. Avrupa’nın bir yerinde bir istasyon. Bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif, peşine takılı vagonlarla duruyor. Rıhtım üzerinde telaşlı telaşlı insanlar gidip geliyor. Tren kalktı. Bittabi sessiz sedasız. Aman yarabbi! Üstümüze doğru geliyor. Zindan gibi salonun içinde kımıldanmalar oldu. Trenin perdeden fırlayıp seyircileri çiğnemesinden korkanlar ihtiyaten yerlerini terk ettiler galiba. Haniya ben de korkmadım değil. İki dakika ara verdiler. Bu sefer bir boğa güreşi seyrediyoruz. Azılı hayvanlar perdede üstümüze doğru seğirttikçe yüreğimiz ağzımıza geliyor. Bu film daha yaman, onu önceden göstermiş olsalardı, salonda kimsecikler kalmazdı. Tren bizi sinematografa alıştırmış oldu.”        

Sponeck Birahanesi’ndeki ilk gösteriyi izleyenler de, Grand Cafe’de olduğu gibi, perdeye yansıyan hareketli görüntüler karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Bu olay kısa sürede kulaktan kulağa yayıldı. Ekrem Talu ilgili yazısında bu durumu şu şekilde ifade etmektedir:

Ercüment Ekrem Talû
 Bütün gösteri, yarım saat sürdü. Seans, geceye de birkaç kez yinelenecekti. Çıktık. Fennin bu buluşunu birbirimize anlatmaya, çözümlemeye çalışıyorduk. Aklımız bir türlü erinmiyordu. İstanbul halkının çoğunluğu da bu konuyu konuşuyordu. Kimi, bu sihirli buluşu günah sayıyor; kimi, gidip gördüğünden ötürü tövbe edip, Tanrı'ya bağışlanmasını yakarıyordu. İşte sinema, sinematograf adıyla İstanbul'a ilk böyle geldi.

Sponeck’teki sinematograf gösterileri ilk gösterimin ardından yaklaşık iki ay süresince devam etmiştir. Pera (Beyoğlu) azınlık ve gayrimüslim nüfusun çoğunlukta olduğu bir muhit olduğu için sinematograf gösterilerine iştirak edenlerin çoğunluğunu da ilk zamanlarda bu kitle oluşturmuştur.

Sponeck Birahanesi, şu anki Hard Rock Cafe İstanbul'un olduğu binada, 1870-1903 yılları arasında hizmet vermiş ve sinema dışında çeşitli gösterimlere de ev sahipliği yapmıştır. İstanbul’a tam beş kez gelen Fransız illüzyon ustası Caseneuvede, 1893 yılında birahanenin bir bölümünü tiyatroya çevirmiş ve gösterilerinin bir kısmını uzun bir süre burada yapmıştır.



Türkiye'de Gösterilen İlk Sinema Filmi


L'arrivée d'un train à La Ciotat
Bir trenin La Ciotat garına varışı
(imdb) - (youtube)

Bu film Sponeck Birahanesi'nde "Şimendifer" adı ile gösterilm
iştir.



Kaynaklar:
1. Rekin Teksoy'un Türk Sineması
2. Türk Sineması Araştırmaları